Herkesin siyaset profesörü, spor
yorumcusu, din âlimi olduğu yerde, eleştiri adeta toplumun
genetiğine kadar işliyor. Hal böyle olunca da insanlarımız
sınırsız eleştiri haklarını en acımasız şekilde son
damlasına kadar kullanmaktan inanılmaz bir haz alıyorlar…
Hele bir de söz konusu medya ve
gazetecilerse neredeyse beş vakit tenkit etmek farz gibi
düşünülüyor herhalde…
Eğer gazeteciysen;
Ya yandaşsın ya candaş,
Ya paralelcisin ya havuzcu,
Ya cuntacısın ya vatan
haini
Ya yalakasın ya kalemşör
Ya onun adamsın ya bunun…
Yani sen sen değilsin. Düşünen,
fikir üreten değil, sana dikta edilenleri yazan kâtipsin.
Gazetecilik değil, birilerinin borazanlığını yapıyorsun…
Bunların hepsini ve çok daha
fazlasını her gün defalarca duyuyoruz. Bana söylemiyorsa, başka
bir kurumda çalışan bir arkadaşıma söylüyor. Onu
yaftalamıyorsa, ötekini yaftalıyor…
Eğer gazeteciysen sana herkesin her
şeyi söyleme hakkı anayasal güvence altında…
*** *** ***
Bunların hepsine eyvallah deyip,
bindiğimiz otobüste, yürüdüğümüz caddede, oturduğumuz
kahvede yukarda saydıklarımız ithamlara her gün defalarca maruz
kaldığımız Türkiye’nin Küçük Bab-ı Ali’si Bursa’daki
gazetelerin durumuna göz atalım;
Nüfusu 2 milyon 740 bin 970
(2013 sonu itibarı ile) kentte, Basın İlan Kurumu verilerine göre
6’sı şehir merkezinde olmak üzere 18 günlük gazete
yayınlanıyor. Bunların günlük toplam satışı ise sadece 22
bin 705. Bursa’da yerel gazetelerin satışlarının nüfusa
oranı sadece yüzde 0,8.
Bunun Türkçesi Bursa’daki her yüz
kişiden birisi bile bir yerel gazete satın almıyor…
Hadi her satılan gazeteyi iki kişinin
okuduğunu düşünsek bile bu oran yine de yüzde 2’yi bulmuyor.
Peki, bu ne demek,
Bilgiye gerek duymadan fikir
sahibiyiz,
Eleştiri hakkı bize bir
sorumluluk yüklemiyor,
Taşın altına elimizi koymuyoruz
Gazeteciyi tanımaz, derdini tasasını
bilmeyiz ama ağzımıza geleni söylemek en kutsal hakkımız
Gazetelerin nasıl ayakta durduğu ile
ilgilenmeyiz ama ağzımıza geleni söyleme hakkına sahibiz,
Güç vermeyiz ama güçsüzlükle
suçlarız
El vermeyiz, ama düşünce
üstüne basarız…
Benim tablodan gördüğüm; Tüm
Türkiye’de olduğu gibi basın da gücünü halktan almıyor. Halk
kendi sesi olacak gazetelere televizyonlara güç verme endişesi
taşımadan sadece günde 5 vakit ağzına geleni söylemeyi tercih
ediyor
Velhasıl biz;
Çuvaldıza talibiz de
İğne ne olacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder